TÜRKİYE’DE TARIMDA İŞÇİ SORUNU VAR MIDIR?
Türkiye’de tarımda işçisi sorunu yoktur. Ülkemizde Tarımın milli bir mesele haline getirilmemesi ve tarımda çalışan işçilerin özlük haklarının verilmemesi sorunu vardır.
Son zamanlarda tarımda işçi bulunamıyor diye sık sık haberler duymaya başladık. Hatta devletin en üst makamlarından Ticaret Bakanımız Ömer Bolat “Ciddi bir elemansızlık problemi var. Bu açık yabancı işçilerle de kapatılamıyor. Örneğin bugün 25 bin Afgan çoban gitse tarım, hayvancılık kalmaz. Limon 1 ile 3 TL arasında satılıyor diye ağaçta çürüdü.” dedi.
Bakanın sözleri çarpıtılsa da bu bir vakıa. Bugün sahada ciddi bir elaman sorunu var. Tarımda eleman bulunamadığı için hasatlar yapılamıyor. Nitekim geçtiğimiz sezon limonlar hasat edilemedi, tarlada 1 ₺’ye kadar, pazarda 4-5 ₺’ye kadar limon fiyatları indi, şimdilerde bu hasat yapılamadığı için limonu 100 ₺’ye alır olduk. Bu gerçeğe gözümüzü kapatamayız. Bu arada bu elaman meselesi sadece tarımda değil, tüm iş kollarında mevcut. Bugün bakanın söylediği Afgan çobanlar gitse tarım hayvancılık kalmaz sözü, sanayide de söyle seslendiriliyor. “Bugün Suriyeliler gitse sanayi durur.” Nitekim bunu kanıtlayacak olay yakın zamanda Kayseri’de oldu.
Yeni Şafağın haberine göre” bin 605 şirketin bulunduğu Kayseri OSB'de saldırılar sonrası 15 şirkette üretim durdu. Diğer yandan organize sanayi bölgesinde çalışan 30 bin Suriyeli işçinin yüzde 10'u yani 3 bini işi bırakıp Suriye'ye geri döndü. OSB'nin bel kemiğini oluşturan Suriyeli çalışanların geri kalanlarının da provokasyonlar nedeniyle işi bırakmasından büyük endişe duyuluyor.”
Ortada fiili bir durum söz konusu. “Ülkemde Afganlı istemiyorum, Suriyeli istemiyorum, derhal bunlar sınır dışı edilsin” demekle olmuyor bu işler.
Afgan çoban olayı siyasi bir linç haline getirildi. Olayı gündelik politik manevra alanından çıkartıp gerçekçi düşünmek gerekiyor. Biz siyasi söylemlerden uzak bilimsel anlamda konuya yaklaşarak, özelde de tarım alanında işçi sorununa odaklanmak istiyoruz.
Tarımda işçi problemi, özelde de çoban problemi sabahtan akşama olmadı. Bu problemin altında iki ana unsur var:
1-Tarımın genel durumu, çiftçiliğin itibarsızlaştırılması
2-Tarım işçilerinin çalışma şartları ve özlük hakları.
Tarımın genel durumu ile alakalı süreç sadece Türkiye ile sınırlı değil. Tüm dünyada tarımla uğraşan nüfus her geçen gün azalıyor. Daha 60-70 yıl evveline kadar kırsalda yaşayanların oranı %85’lerde iken bugün %20’lere kadar düşmüştür. Bu düşüş halan devam etmektedir.
Buna ilave olarak özellikle Türkiye’ de tarımla uğraşanlar itibarsızlaştırıldı, Küçümsendi, ötekileştirildi, aşağılandı. Bugün tarımın birçok sorunu var. Girdilerin yüksekliği, pazarlama, arazi yapısının parçalı olması ve toplulaştırmaya duyulan ihtiyaç, sulama, tarımsal alandaki bilgi eksikliği vs... vs...
Birçok sorun sıralanabilir. Bugün tarımda işçi meselesini gündeme alıyoruz, ama bundan önce ve bunun sebeplerinden biri hiç şüphesiz; bize göre bu sorunların en önemlisi çiftçiye, çiftçiliğe değer verilmemesidir, önemsenmemesi, ötekileştirilmesi, dışlanması, çiftçiliğin muteber görülmemesidir.
Dünyanın en büyük cezası adam yerine konmamaktır. Bir insan suç işlediği zaman çeşitli ceza şekilleri vardır, hukuki anlamda. Bizim işimiz hukuki bir şey değil, sosyolojik. Toplumun çiftçiye bakışı…
Burada bir suçlu ya da suçlayan yok elbette. Burada itibarsızlaşma ve önemsenmeme var. Bu bir ceza mıdır? Evet, bu bir cezadır. Toplumun verdiği, toplumsal baskı ya da mahalle baskısı dediğimiz türden bir ceza. İdam suçu bile adam yerine konmamaktan daha ehvendir yerine göre. Neden? Çünkü idamda, idama mahkûm olan kişinin varlığı nesne olarak kabul edilmektedir. Yerine göre bu bile bir değerdir.
Oysa adam yerine konmama, kişinin evrende bir yer kapladığının, bir ağırlığının olduğunun, bir cisminin bir kütlesinin olduğunun inkârına dayanır. İnsanoğluna verilebilecek en büyük ceza budur, adam yerine konmama cezası. Bugün çiftçinin en büyük sorunu adam yerine konmamak ve değer verilmemektir.
Köylerde yaşayan genç erkeklere kız verilmiyor. Evlenemiyorlar. Neden? Parası olmadığı için mi? Hayır, İtibarı olmadığı için... Yerine göre ortalama bir genç asgari ücretlinin 4-5 katı daha fazla gelir elde etse bile, evlilik esnasında bunun hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Para bir yere kadar ama aslolan itibar ve adam yerine konma hadisesi. Bugün toplumda bir insanı aşağılamak ya da hakaret etmek için ‘köylü!’ deniyor. Bunun örnekleri çoğaltmak mümkün.
Yapılması gereken şey çiftçiye itibarını iade etmektir. İadeyi itibar sabahtan akşama olacak bir iş değildir. Bunun için zaman ve emeğe ihtiyaç vardır. Mesele devletin, toplumun, meslek kuruluşlarının, sivil toplum kuruluşlarının toplumsal bir bilinç oluşturarak çiftçiye değer verme niyetine girmesidir. Değer vermek bir niyet işidir. Toplumsal olgunluk zamanla oluşacaktır. Biz bugün itibariyle devlet ve millet olarak çiftçiye değerli ve önemli olduğunu hissettirmeye çalışmamız gerekiyor. Bu vesile ile çiftçilik itibar kazdığı zaman köye dönüşler başlayacak ve tarımda işçi problemi kalmayacaktır.
Ülkemizde tarımda işçi sorunun en önemli ayaklarından biride tarımda çalışan işçilerin özlük haklarının verilmemesi sorunudur. Türkiye’de malum olduğu üzere Mevsimlik tarım işçisi diye bir kavram vardır. Bu işçilerin Doğu ve Güneydoğu illerinden yılın belli aylarında başta Ege Bölgesi olmak tüm bölgelere çalışmaya geldikleri ve bu süreç zarfında birçok sorun ile karşılaştıklarını biliyoruz.
Sadece bu bölgelerden gelen işçiler problemlerle karşılaşmıyor, kendi ilinde hatta kendi köyünde tarım işçisi olarak çalışan insanlarda aynı meselelerle uğraşıyorlar. En önemli sorunları düşük ücret, sosyal güvenliklerinin olmaması, sağlık, ulaşım konusundaki yetersizlikler, barınma sorunları, çocuk ve yaşlıların mağdur olması, çocukların eğitim hizmetinden mahrum kalmaları vs. gibi sorunlardır.
Çalışan işçiler kayıt dışı çalıştırılmaktadır. Bugün 5,5 - 6 milyon nüfusumuz tarımla uğraşıyor, bunların büyük bir kısmı tarım işçisi konumunda. Acaba kaç kişi sosyal koruma altındadır, sigortalı çalışmaktadır.
Özellikle farklı bölgelerden gelen tarım işçileri baraka ve çadırlarda kalmaktadırlar. Buralar barınma noktasında ciddi sorunları olan yerlerdir. Buralarda başlıca içme suyu çok büyük bir sıkıntıdır. Yine bu aileler tüm aile ile beraber göç ettiği için çocuklarını da beraberinde getirmekteler. Bu 3-12 yaş arasındaki bu çocukların beslenme, sağlık ve eğitim sorunlarının olduğu bir gerçektir.
Ülkemizde mevsimlik tarım işçilerine yönelik yasal mevzuatta boşluklar bulunmaktadır. Çeşitli hukuki düzenlemelerde mevsimlik tarım işçilerine değinilmiş olsa da doğrudan onları ilgilendiren kapsamlı bir çerçeve yasa henüz yoktur.
Bir iş ve işçi kanunu var ama bu tarım işçilerini kapsamamaktadır. 6331 sayılı kanuna göre tüm çalışmalar ifadesi ile tarımda çalışanlarda iş sağlığı ve güvenliği kanunu kapsamındadır. Ama özel olarak bir tarım işçisi kanunu yoktur.
Diğer yandan mevsimlik tarım işçilerini içeren mevcut hukuki düzenlemeler de çalışanların büyük oranda kayıt dışı olmaları nedeniyle zorlukla uygulanmaktadır.
Eğer bir yanlış yapıldıysa, yanlışla yüzleşmek gerekiyor. Biz ülke olarak tarımda son 50-60 yıldır yanlış politika izledik, şehir yaşamını özendirdik, insanları köyden kente göçü teşvik ettik. Tarımda çalışanları sosyal koruma altına almadık, iş sağlığı, iş güvenliği ve işe devam noktasında sürdürebilir olamadık. Bu sorunlarla yüzleşmeden problemi çözemeyiz.
Tarımda işçi sorunun çözmenin şartı, hatayı yaptığımız ilk noktaya geri dönmek; çiftçiliği itibarlı hale getirmek, tarımda çalışanları sosyal koruma altına almak düzenli, sigortalı hale getirmek. Bu anlamda tarımın tekrar itibar görmesi çalışanların kendini değerli hissetmeleri ve her şeyden de önemi son yıllarda tarımın dünyada da önemli hale gelmesinden dolayı tarım bakanlığının ismini MİLLLİ TARIM BAKANLIĞI olarak değiştirilmesini uygun görüyoruz.
Milli eğitim bakanlığı ve milli savunma bakanlığından sonra isminin başına MİLLİ ifadesinin konması tarımın öneminin kavranması anlamında önemli bir eşik olacağına inanıyoruz. Bu iki ana konuda tedbirler alınırsa orta ve uzun vadede tarımda işçi sorunu olmaz. Eğer tedbir alınmazsa biz Afgan çobanlara, Suriyeli işçilere mahkum olmaya devam ederiz…